İtalya gezimizin ikinci durağında Garda Gölü ve Sirmione kasabası ile Romeo ve Juliet’in doğum yeri olan Verona Şehri’ni ziyaret ettik. (henüz okumayanlar için ilk bölüm burada )
Venedik’ten tur otobüsümüz ile erkenden yola koyulduk. Garda Gölü İtalya’nın en büyük gölü. Karşı kıyıda Alp dağlarını görmek mümkün. Kıyısında bulunan, bir yarımada üzerine kurulmuş Sirmione kasabası ise 1. yüzyıldan beri bölgenin zengin ve soylu ailelerinin yerleşim yeri. Söylenenlere göre Sezar bile kalmış burada. Kasabanın merkezine, çevresini hızlı feribotla gölden geçerek ulaşabileceğiniz gibi, kısa bir yürüş parkuruyla yürüyerek de ulaşabilirsiniz. Biz güzel havayı fırsat bilerek yürümeyi tercih ettik ama feribot tercih edenler de gezinin çok güzel olduğunu söyledi.
Kasaba girişinde Scaligero kalesi bizi karşılıyor. 13.yy da savunma amacıyla yapılmış zincirli kale kapısından girmek insana keyif veriyor.
Kasaba hala refah seviyesi yüksek turistlerin tercihi. Lüks yatlar ve araçlardan bunu anlamak mümkün 🙂 Fiyatları da diğer yerlere oranla biraz daha yüksek. Ancak gerçekten çok huzurlu ve keyifli bir yer.
Daracık sokaklar, minik dükkanlar, penceresinden çiçekler sarkan evlerle içinizdeki fotoğrafçıyı uyandırıyor. Öğle yemeğimizi de bu keyifli ortamda yemeyi tercih ettik.
Yemek sonrası Verona şehrine doğru hareket ettik. Verona Romeo ve Jülyet’in meşhur aşk hikayesi nedeniyle bizde romantik duygular uyandıran masalsı bir şehir. Kesinlikle beklediğimden çok daha büyük bir yer. Unesco Dünya Mirası listesinde yer alıyor (gerçi İtalya’da pekçok yer bu listede) Biraz Floransa, biraz Roma’dan esintiler bulmak mümkün.
Şehrin ünü Romeo ve Jülyet hikayesinden geliyor. Aslında Shakespeare Verona’da hiç yaşamamış. Dolayısıyla Romeo ve Jülyet hikayesi gerçekten yaşanmış mı, yoksa sokak hikayecilerinin yazıp Shakespeare‘e aktardığı rivayeti doğru mu bilinmiyor. Ancak eserde adı geçen Montecchilar(Romeo) ve Capulet (Jülyet) aileleri gerçekten yaşamış. Sonuç olarak bu hikaye inanılmaz şekilde iyi pazarlanmış.
Jülyet’in evi binlerce turistin uğrak yeri. Romeo’nun Jülyet’e aşkını itiraf ettiği meşhur balkon’un olduğu evin avlusuna ulaşabilmek için gerçekten uğraştık. Avlunun dışındaki duvarlardan itibaren, yazı yazılabilen her boşluk ziyaretçiler tarafından yazılan aşk mesajlarıyla doldurulmuş. kimisi duvarlara yazmış, kimisi mektuplarını /notlarını yapıştırmış, kilitler asmış. İşi fazlasıyla ciddiye alıp, bu notları yazarken gözyaşlarına boğulanlar bile var..aşk insanı ne hale getiriyor 🙂 Meşhur balkon küçücük. Bahçede Jülyet’in bronz heykeli bulunuyor. Yine bir rivayete göre sağ göğsünü tutarak dilek tutmak şans ve aşk getiriyormuş. Zavallı heykelin sağ göğsünün rengi bile değişmiş. Öyle büyük bir kalabalık dilek tutup resim çektirmek için sırada bekliyor ki, ben artık sağ sol ayırt etmeden dileğimi tutayım dedim :))
Avluya bakan dükkanlarda aşk temalı yüzlerce çeşit hediyelik eşya bulmak mümkün.
Buradan çıkınca biraz şehrin tadını çıkarmak istedik. Lüks mağazaların olduğu mermerle döşenmiş Pempe caddesi tabii ki ilk ilgimizi çeken yerdi.
Roma’daki meşhur Collesium’dan 30 yıl daha yaşlı ama hala çok gösterişli olan Arena bir diğer güzellikti. Burada fuarlar, tiyatro temsilleri ve özellikle yaz aylarında ünlü açık hava opera gösterileri düzenleniyormuş.
Tarihi yapılardan oluşan Piazza Delle Erbe ve Signori meydanları da çok etkileyiciydi. “Meydan” artık benim içimi acıtan bir kelime oldu maalesef. Özellikle yurtdışında böyle güzel meydanları, açık hava gösterilerini, bulundukları yerin tadını çıkarabilen neşeli insan topluluklarını görünce çok çok üzülüyorum.
Bu güzel günü ardından oldukça yorgun otelimize döndük. Ertesi gün Floransa’ya doğru yola çıkacağız 🙂
Son dakika ilavesi : John Lennon’un eşi Yoko Ono’nun DREAM Manifestosu Garda gölünde sahildeydi..
O gün anlamını çok fazla düşünememiştim
“Bir hɑyɑl, tek bɑşınɑ kurulduğu vɑkit sɑdece bir hɑyɑldir. Birlikte kurulduğu vɑkit bir gerçekliktir”
Birlikte BARIŞ’ın hayalini kursak gerçek olur mu?)
Masal karesi gibi yerler gerçekten de, o çiçeklerin renklerine ayrı bayıldım 🙂
Yoko ONO’yu pek sevmesem de, sözlerine katılmamak mümkün değil.
Birlikte kurduğumuz güzel hayallerin bir gün gerçek olmasını umut ediyorum…
ben de canım , bütün kalbimle 🙂
çok güzel anlatmışsın… anılarım tazelendi…. teşekkürler Nilgün..